30 Haziran 2009 Salı

KütüphaneSever Bülten Sayı 3


Kütüphaneleri Seviyorum Girişimi oluşumunun üçüncü ayına bir ödülle girdi!!!

Girişimin web sitesi http://www.kutuphaneleriseviyorum.org/ kütüphneSever'lerin değerli katkılarıyla 2114 puan alarak 30 Haziran 2009 gününün en beğenilen sitesi seçildi: http://gununsitesi.milliyet.com.tr/AnaSayfa?ver=98

Ödülümüz ise web sitemizin Milliyet'in ana sayfasında soldaki resimde gördüğünüz şekilde isminin yayınlanmasıydı: http://www.milliyet.com.tr/2009/06/30/index.html

Daha çok KütüphaneSever'e ulaşabilmemize yol açması bakımından bu ödülün anlamı bizim için çok büyük ! Kütüphaneler olarak bir bahis sitesiyle birincilik için verdiğimiz ironik mücadeleyi kazandık, umarız gelecekte de her zaman kütüphaneler kazanır...

Bize destek veren heskese binlerce teşekkür!!! Daha nice ödüllere :)



Bir Kütüphane...

Turabibaba Kütüphanesi - İstanbul
Gürcü Gedikaslan - Turabi Baba Kütüphanesi

Adres: Camii Kebir Mahallesi Turabibaba Caddesi Matbaa Arkası Sokak No:2 Kasımpaşa/Beyoğlu
Telefon: (212) 361 33 14
Faks: (212) 361 39 14
Çalışma Saatleri:
Salı : 13:00 - 19:00
Çarşamba-Cuma : 09:00 - 19:00
Cumartesi-Pazar : 10:00 - 18:00
Merak eden ve gelmek isteyenler için ulaşımı kolaylaştıracak bir tarif gerekirse, Kasımpaşa’da, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın karşısında, Cezayirli Gazi Hasan Paşa İlk Öğretim Okulu’nun çapraz karşısında olan Turabibaba Kütüphanesi, Okuyucusuna kapılarını açtığı ilk gün(6 Ekim 2008)’den bugüne 9 aylık bir süredir hizmette.

Bir dönem Kasımpaşa Spor Kulübü olarak da hizmet veren Bina, ilk olarak 1800’lerin son çeyreğinde tekke olarak kurulmuş. 1975 yılında geçirdiği yangından sonra zamanla bakımsız kalarak yıkılmış, 2007 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından, rekontrüksiyon projeleri kapsamında, Ahmet Misbah DEMİRCAN başkanlığında, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
2 katlı, toplam 1000 metrekarelik alana sahip olan Kütüphane binası, bir kültür merkezi işlevi ile hizmet vermekte. Şöyle ki: Giriş katta: Araştırmacılara hizmet verecek olan, (1)Beyoğlu Belleği, (2)üye olunarak ücretsiz faydalanılan20 bilgisayarlı bir internet salonu, (3)seminer ve konferansların da yapıldığı 50 kişi kapasiteli bir cep sineması ve (4)üst katta 15 bin kitap kapasiteli kütüphane ve 60 kişi kapasiteliokuyucu salonu ile 4 ayrı birimden oluşan kütüphane Beyoğlu halkının ve dileyen herkesin kaliteli ve keyifli vakit geçirebileceği, bilgiye erişim imkanı bulacakları şekilde projelendirilerek hayata kazandırıldı. Hizmet vermeye başladığımız ilk günden bugüne kadar geçen 9 aylık zaman zarfında 36 bin kişiye hizmet verilerek, 7’den 70’e her yaştan okuyucumuzla hem hal olduğumuz dolu dolu 9 aylık bir hizmet sürecini geride bıraktık. Kütüphaneyi günlük hayatın bir parçası yapmak ve okuma, araştırma alışkanlığı kazandırmak hedefiyle çıktığımız yolda, sevgiyle yapılan her işin sonuçlarının da güzel olacağını hep birlikte deneyimledik. Bilginin vazgeçilmez olduğu bir çağda, başta geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımıza ve diğer okuyucularımıza, bilgi ve kültür hizmeti veriyor olmaktan onur duyuyoruz ve herkesi Turabibaba Kütüphanesine bekliyoruz.

Ayrıca kütüphane binasının tarihçesi ve projenin ilk günlerinden bugüne kadar geçen aşamalar hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz “Dünden Bugüne Turabibaba Kütüphanesi isimli tanıtım filmini izleyebilirsiniz: http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu/tv_beyoglu.aspx?movi=mms://88.255.91.180/turabi_baba_2009.wmv


...Bir Kitap

Köylerde Rönesans: Kitabın Kırsala Yolculuğu / Recai Şeyhoğlu, Yay-Pa, 2008


Mehmet Erken - İzmir Ekonomi Üniversitesi Kütüphanesi
“Köylerde Rönesans” adlı yapıt, 6 yıllık bir çalışmanın panoramasıdır. 6 yılda 24 Kütüphane açılışı… Recai Bey’i şahsen tanırım ve kitabını okuduktan sonra daha fazla tanıma olanağı buldum. Bulunduğu nokta olarak, hedeflerinden birisi olan Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesine engel oluşturabilecek bir durumun olduğunu zannetmiyorum.

Recai Bey’in daha önce öykü, gezi notları, deneme ve çocuk edebiyatı alanında kitapları yayımlanmıştır. Bu kitabında ise, Kütüphane açma, kütüphaneler zinciri oluşturma gibi ileriye dönük plan ve projelerinden bahsediyor. Gelinen süreçte gözlemler, yaşanan sevinçler ve üzüntüler; ayrıca ince anekdotlar, ayrıntılarıyla, verilmiş.
19 Ekim 2002’den bu yana Manisa ve Bergama’nın köylerinde 24 Kütüphane açılmıştır. Bu kütüphaneler, bilim teknik dergilerinden national geographic dergilerine, TÜBİTAK kitaplarından edebiyat, felsefe, tıp kitaplarına kadar geniş yelpazeli koleksiyonlara sahiptirler.
Recai Bey’in sivri dilli, savunduğu doğrudan şaşmayan, hiperaktif kişiliği ve zaman zaman lafını esirgemeyen birisi oluşu aynı ortamı paylaşmış kişiler tarafından bilinir. Kitabında da zaman zaman doğrudan veya dolaylı taşlamalar, yergiler ve eleştiriler bulunabiliyor. Bunlara “evet sonuna kadar haklı” derken bazı eleştirilerin ve yergilerin kimi zaman ağır kaçtığını düşündüm.
Sonuç olarak, siyasetle ilgisiz bir kitapta kütüphaneden bahsedildiği kadar politikanın ve siyasetin de dillendirilmesi biraz garip geldi. Bu durum, şu ana kadar ülkeyi yönetmiş ve şu anda yönetmekte olan hükümetlerin Recai Bey’i memnun edememesinden kaynaklanıyor olabilir. Recai Bey’in kitap tutkusunun, kütüphane sevdasının yakın takipçisi olarak yapacağı çalışmalara da elimden geldiğince destek olmaya çalışacağımı belirtmek istiyorum ve yine Recai Beyin beğeneceğini düşündüğüm bir sözle nokta koymak istiyorum “Geleceğe güvenle bakmak için KÜTÜPHANE”.

Kitabın temini için ya da kurulacak olan Kütüphanelere kitap bağışı için;
Recai ŞEYHOĞLU 0 505 598 46 29
Adres: Kültür Cad No: 7/3 Yeşilyurt - İZMİR
Not: Bu kitabı bir kütüphaneden ödünç alıp okumak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan size en yakın kütüphanenin çevrimiçi kataloğunu tarayabilirsiniz...
Halk Kütüphaneleri için: http://www.ekutuphane.org/liste.html

Kısa Kısa Kütüphane

Şener Yelkenci - Sakarya İl Halk Kütüphanesi

Bakırköy Adliyesi'nde kütüphane kurma talebi http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=11941617
Babıâli, Beyoğlu’nda hayat buluyor http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=24404
Kent Kütüphanesi kitapseveri bekliyor http://www.hurriyet.com.tr/ege/11953037.asp?gid=142&srid=3540&oid=1&l=1
Sel kurbanlarının adı kütüphaneye veriliyor http://www.hurriyet.com.tr/ege/11961914.asp?gid=142&srid=3540&oid=4&l=1
Okul kütüphanesi iyileştirme çalışması http://www.ermangecer.co.cc/?p=723
8 yıldır garajda bekleyen gezici kütüphane için görevlendirme http://kutuphane-mobilyasi.blogspot.com/2009/06/8-yildir-garajda-bekletilen-gezici.html
Amerika'da bir dizi halk kütüphanesi etkinliği http://www.kidscanmusic.com/


Bir Köşe Yazısı : Kütüphaneler ve yazarlar / Elif Şafak - Zaman


Geçtiğimiz günlerde Kütüphane Haftası'nın açılışında bir konuşma yapmak üzere Ankara Milli Kütüphane'deydim. Ve orada sadece candan, ilgili ve dinamik bir dinleyici topluluğu ile karşılaşmakla kalmadım; aynı zamanda kitapların yaşaması, kütüphanelerin gelişmesi için muazzam emek sarf eden özveri sahibi insanlarla tanıştım.


Keza yeni açılan "Osmanlı'dan Günümüze Türk Dergileri" sergisini de görme imkânı buldum, merak ve takdirle. Ankara'dan İstanbul'a dönerken bir mesele zihnimi kurcaladı durdu: Biz büyük şehirlerde kendi dar çevrelerimizde "filanca yazar falanca yazara ne dedi?" ya da "o kimin hakkında acaba ne yazdı?" gibi son derece kısır ve kırıcı tartışmalarla kendimizi ve biribirimizi yıpratırken, Türkiye'nin dört bir yanından, Kars'tan, Amasya'dan ya da Çankırı'dan insanlar, kısıtlı koşullarına rağmen kütüphaneler kuruyor, daha çok kitap okunması için yılmadan uğraş veriyor. Üstelik karşılık bulmadan ve karşılık beklemeden. Onların bu emeklerinin ne kadar farkındayız? Biz yazarlar, büyük şehirlerde daracık zihinsel gettolarımızda, bazen de anlamsız bir rekabet ve haset ortamında yaşıyoruz. Bu arada Anadolu'da kurulan yerel kütüphaneleri ne kadar önemsiyoruz acaba?

Hani çok sorulan, hep konuşulan ama son tahlilde tekrara dayanan sorular vardır. Neredeyse klişeleşmiş sorular. Uzak durmak istersiniz onlardan. Ama gelip gelip karşınıza çıkarlar. Bu yazıda böyle bir soruya daha yakından bakmak istiyorum: "Biz yeterince kitap okumayan bir toplum muyuz?" Bu soruyu neredeyse otomatik bir şekilde "ne yazık ki evet" diye yanıtlamaya o kadar alışkınız ki. Ama başka bir cevap sunacağım burada: "Aslında hem evet, hem hayır."
Kısmen "evet" çünkü rakamlar ortada. Nüfusumuza kıyasla basılan, okunan ve yazılan kitap oranına baktığımızda, ne yazık ki, sayılar çok parlak değil. Gönül isterdi ki daha çok kitap yazılsın, basılsın ve okunsun. Türk Kütüphaneciler Derneği Başkanı Ali Fuat Kartal kitapların, ihtiyaç sıralamasında son derece geride kaldığını, hatta her on bin kişiden sadece birinin okuduğunu belirtiyor ve haklı olarak durumun vahametine dikkat çekiyor. Etrafımıza dikkatlice bakmak bile bu rakamların gündelik hayattaki tezahürünü ortaya koyuyor. Otobüslerde, vapurlarda, velhasıl toplu taşıma araçlarında bir bakın kaç kişi okuyor, kaç kişi boş boş oturuyor? Televizyon programlarında, dört koldan pompalanan popüler kültürde kitap okumak ne kadar gerilerde kalıyor...

Öte yandan kısmen "hayır" cevabım. Zira her şeye rağmen kitapların ciddiye alındığı, "kalem erbabı" olmanın önemsendiği, yazardan okura okurdan yazara görünmez ruh akrabalıklarının kurulduğu, kitapların saygı gördüğü bir toplum bu. İmza günlerinde ya da okuma etkinliklerinden imzalamam için bana getirilen kitaplarıma bakıyorum da hep bir şey dikkatimi çekiyor: Aynı romanı birden fazla kişi okumuş. Okur eğer sevmişse bir kitabı annesine, yengesine, kuzenine, arkadaşına veriyor. Onlar da okuyor. Kitaplar elden ele dolaşıyor, insanların gönüllerine sızıyor, gündelik hayatlarının bir parçası oluyor. Okur ile yazar arasında nice sırdaşlıklar, ruhdaşlıklar oluşuyor. İşte istatistiklere, verilere yansımayan bir öte boyut bu. Batı'da çok kitap basılıyor, doğru. Daha çok insan okuyor, doğru. Ama orada kitaplar daha çabuk buharlaşıyor.

Osmanlı son dönemde çevirilerin hızlanıp kültürel canlanmanın yaşandığı bir ortamda Yusuf Kâmil Paşa Telemak çevirisini tamamlar ve önsözünde bir dua eder. "Bu kitap var oldukça hayırlara vesile olsun, insanların zihinlerine ışık tutsun" diye temennide bulunur. Ne zaman hatırlasam bu satırları, kafamı kurcalar: Bir zamanlar biz kitapların bekâsı için hayır duası eden, edebilen bir toplumduk. Bir zamanlar entelektüellerimiz birbirlerine sataşmak ya da burun kıvırmak yerine kitapların daha çok okunması için emek harcardı. Başkalarının kitabı-benim kitabım diye ayrımlar yapmadan! Kültürel birikim öylesine kıymetliydi gözümüzde.
Gene de yitirmedik o damarı. Her şeye rağmen, Türkiye'de son derece samimi ve hakiki ve iyi bir edebiyat okuru olduğuna yürekten inanıyorum.
Alıntı: http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=833752 , 5 Nisan 2009

Dünya sinemasından kütüphane merkezli bir Film Lorenzo’nun Yağı
Ümit Özdemir - Işık Üniversitesi Kütüphanesi

Gerçek bir öyküye dayanan Lorenzo’s oil (Lorenzo’nun yağı) filminde amansız bir hastalığa yakalanan oğullarını kurtarmaya çalışan anne Michaela Odone (Susan Sarandon) ve baba Augusto Odone (Nick Nolte) hastalığın nedenlerini araştırırken yolları kütüphaneye düşer. Bütün film boyunca hastalıkla ilgili bulguları değerlendiren çift, kütüphanecilerin de yardımı ile önemli bilgilere ulaşırlar.Nihayet Lorenzo’nun ölümcül hastalığını durdurabilecek bir formül bulurlar. Film, bir insanı hayata geri döndürme çabasıyla, hastalığın çeşitli dönemlerinde ortaya çıkan umutsuz durum ve çatışmaların akışında bilginin önemini, araştırmanın hayati bir şey olduğunun altını çizerken kütüphanecileri de olumlu bir meslek grubu olarak beyazperde’ye yansıtır. Lorenzo’nun hayatta kalma çabası filmin oscar ödülü alması yanısıra gerçek bir öyküye dayanması ve başarılı oyunculuk performansları ile izlemenizi tavsiye edebileceğim bir film.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder