30 Haziran 2009 Salı

KütüphaneSever Bülten Sayı 3


Kütüphaneleri Seviyorum Girişimi oluşumunun üçüncü ayına bir ödülle girdi!!!

Girişimin web sitesi http://www.kutuphaneleriseviyorum.org/ kütüphneSever'lerin değerli katkılarıyla 2114 puan alarak 30 Haziran 2009 gününün en beğenilen sitesi seçildi: http://gununsitesi.milliyet.com.tr/AnaSayfa?ver=98

Ödülümüz ise web sitemizin Milliyet'in ana sayfasında soldaki resimde gördüğünüz şekilde isminin yayınlanmasıydı: http://www.milliyet.com.tr/2009/06/30/index.html

Daha çok KütüphaneSever'e ulaşabilmemize yol açması bakımından bu ödülün anlamı bizim için çok büyük ! Kütüphaneler olarak bir bahis sitesiyle birincilik için verdiğimiz ironik mücadeleyi kazandık, umarız gelecekte de her zaman kütüphaneler kazanır...

Bize destek veren heskese binlerce teşekkür!!! Daha nice ödüllere :)



Bir Kütüphane...

Turabibaba Kütüphanesi - İstanbul
Gürcü Gedikaslan - Turabi Baba Kütüphanesi

Adres: Camii Kebir Mahallesi Turabibaba Caddesi Matbaa Arkası Sokak No:2 Kasımpaşa/Beyoğlu
Telefon: (212) 361 33 14
Faks: (212) 361 39 14
Çalışma Saatleri:
Salı : 13:00 - 19:00
Çarşamba-Cuma : 09:00 - 19:00
Cumartesi-Pazar : 10:00 - 18:00
Merak eden ve gelmek isteyenler için ulaşımı kolaylaştıracak bir tarif gerekirse, Kasımpaşa’da, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nın karşısında, Cezayirli Gazi Hasan Paşa İlk Öğretim Okulu’nun çapraz karşısında olan Turabibaba Kütüphanesi, Okuyucusuna kapılarını açtığı ilk gün(6 Ekim 2008)’den bugüne 9 aylık bir süredir hizmette.

Bir dönem Kasımpaşa Spor Kulübü olarak da hizmet veren Bina, ilk olarak 1800’lerin son çeyreğinde tekke olarak kurulmuş. 1975 yılında geçirdiği yangından sonra zamanla bakımsız kalarak yıkılmış, 2007 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından, rekontrüksiyon projeleri kapsamında, Ahmet Misbah DEMİRCAN başkanlığında, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
2 katlı, toplam 1000 metrekarelik alana sahip olan Kütüphane binası, bir kültür merkezi işlevi ile hizmet vermekte. Şöyle ki: Giriş katta: Araştırmacılara hizmet verecek olan, (1)Beyoğlu Belleği, (2)üye olunarak ücretsiz faydalanılan20 bilgisayarlı bir internet salonu, (3)seminer ve konferansların da yapıldığı 50 kişi kapasiteli bir cep sineması ve (4)üst katta 15 bin kitap kapasiteli kütüphane ve 60 kişi kapasiteliokuyucu salonu ile 4 ayrı birimden oluşan kütüphane Beyoğlu halkının ve dileyen herkesin kaliteli ve keyifli vakit geçirebileceği, bilgiye erişim imkanı bulacakları şekilde projelendirilerek hayata kazandırıldı. Hizmet vermeye başladığımız ilk günden bugüne kadar geçen 9 aylık zaman zarfında 36 bin kişiye hizmet verilerek, 7’den 70’e her yaştan okuyucumuzla hem hal olduğumuz dolu dolu 9 aylık bir hizmet sürecini geride bıraktık. Kütüphaneyi günlük hayatın bir parçası yapmak ve okuma, araştırma alışkanlığı kazandırmak hedefiyle çıktığımız yolda, sevgiyle yapılan her işin sonuçlarının da güzel olacağını hep birlikte deneyimledik. Bilginin vazgeçilmez olduğu bir çağda, başta geleceğin yetişkinleri olan çocuklarımıza ve diğer okuyucularımıza, bilgi ve kültür hizmeti veriyor olmaktan onur duyuyoruz ve herkesi Turabibaba Kütüphanesine bekliyoruz.

Ayrıca kütüphane binasının tarihçesi ve projenin ilk günlerinden bugüne kadar geçen aşamalar hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz “Dünden Bugüne Turabibaba Kütüphanesi isimli tanıtım filmini izleyebilirsiniz: http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu/tv_beyoglu.aspx?movi=mms://88.255.91.180/turabi_baba_2009.wmv


...Bir Kitap

Köylerde Rönesans: Kitabın Kırsala Yolculuğu / Recai Şeyhoğlu, Yay-Pa, 2008


Mehmet Erken - İzmir Ekonomi Üniversitesi Kütüphanesi
“Köylerde Rönesans” adlı yapıt, 6 yıllık bir çalışmanın panoramasıdır. 6 yılda 24 Kütüphane açılışı… Recai Bey’i şahsen tanırım ve kitabını okuduktan sonra daha fazla tanıma olanağı buldum. Bulunduğu nokta olarak, hedeflerinden birisi olan Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesine engel oluşturabilecek bir durumun olduğunu zannetmiyorum.

Recai Bey’in daha önce öykü, gezi notları, deneme ve çocuk edebiyatı alanında kitapları yayımlanmıştır. Bu kitabında ise, Kütüphane açma, kütüphaneler zinciri oluşturma gibi ileriye dönük plan ve projelerinden bahsediyor. Gelinen süreçte gözlemler, yaşanan sevinçler ve üzüntüler; ayrıca ince anekdotlar, ayrıntılarıyla, verilmiş.
19 Ekim 2002’den bu yana Manisa ve Bergama’nın köylerinde 24 Kütüphane açılmıştır. Bu kütüphaneler, bilim teknik dergilerinden national geographic dergilerine, TÜBİTAK kitaplarından edebiyat, felsefe, tıp kitaplarına kadar geniş yelpazeli koleksiyonlara sahiptirler.
Recai Bey’in sivri dilli, savunduğu doğrudan şaşmayan, hiperaktif kişiliği ve zaman zaman lafını esirgemeyen birisi oluşu aynı ortamı paylaşmış kişiler tarafından bilinir. Kitabında da zaman zaman doğrudan veya dolaylı taşlamalar, yergiler ve eleştiriler bulunabiliyor. Bunlara “evet sonuna kadar haklı” derken bazı eleştirilerin ve yergilerin kimi zaman ağır kaçtığını düşündüm.
Sonuç olarak, siyasetle ilgisiz bir kitapta kütüphaneden bahsedildiği kadar politikanın ve siyasetin de dillendirilmesi biraz garip geldi. Bu durum, şu ana kadar ülkeyi yönetmiş ve şu anda yönetmekte olan hükümetlerin Recai Bey’i memnun edememesinden kaynaklanıyor olabilir. Recai Bey’in kitap tutkusunun, kütüphane sevdasının yakın takipçisi olarak yapacağı çalışmalara da elimden geldiğince destek olmaya çalışacağımı belirtmek istiyorum ve yine Recai Beyin beğeneceğini düşündüğüm bir sözle nokta koymak istiyorum “Geleceğe güvenle bakmak için KÜTÜPHANE”.

Kitabın temini için ya da kurulacak olan Kütüphanelere kitap bağışı için;
Recai ŞEYHOĞLU 0 505 598 46 29
Adres: Kültür Cad No: 7/3 Yeşilyurt - İZMİR
Not: Bu kitabı bir kütüphaneden ödünç alıp okumak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan size en yakın kütüphanenin çevrimiçi kataloğunu tarayabilirsiniz...
Halk Kütüphaneleri için: http://www.ekutuphane.org/liste.html

Kısa Kısa Kütüphane

Şener Yelkenci - Sakarya İl Halk Kütüphanesi

Bakırköy Adliyesi'nde kütüphane kurma talebi http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=11941617
Babıâli, Beyoğlu’nda hayat buluyor http://www.aksiyon.com.tr/detaylar.do?load=detay&link=24404
Kent Kütüphanesi kitapseveri bekliyor http://www.hurriyet.com.tr/ege/11953037.asp?gid=142&srid=3540&oid=1&l=1
Sel kurbanlarının adı kütüphaneye veriliyor http://www.hurriyet.com.tr/ege/11961914.asp?gid=142&srid=3540&oid=4&l=1
Okul kütüphanesi iyileştirme çalışması http://www.ermangecer.co.cc/?p=723
8 yıldır garajda bekleyen gezici kütüphane için görevlendirme http://kutuphane-mobilyasi.blogspot.com/2009/06/8-yildir-garajda-bekletilen-gezici.html
Amerika'da bir dizi halk kütüphanesi etkinliği http://www.kidscanmusic.com/


Bir Köşe Yazısı : Kütüphaneler ve yazarlar / Elif Şafak - Zaman


Geçtiğimiz günlerde Kütüphane Haftası'nın açılışında bir konuşma yapmak üzere Ankara Milli Kütüphane'deydim. Ve orada sadece candan, ilgili ve dinamik bir dinleyici topluluğu ile karşılaşmakla kalmadım; aynı zamanda kitapların yaşaması, kütüphanelerin gelişmesi için muazzam emek sarf eden özveri sahibi insanlarla tanıştım.


Keza yeni açılan "Osmanlı'dan Günümüze Türk Dergileri" sergisini de görme imkânı buldum, merak ve takdirle. Ankara'dan İstanbul'a dönerken bir mesele zihnimi kurcaladı durdu: Biz büyük şehirlerde kendi dar çevrelerimizde "filanca yazar falanca yazara ne dedi?" ya da "o kimin hakkında acaba ne yazdı?" gibi son derece kısır ve kırıcı tartışmalarla kendimizi ve biribirimizi yıpratırken, Türkiye'nin dört bir yanından, Kars'tan, Amasya'dan ya da Çankırı'dan insanlar, kısıtlı koşullarına rağmen kütüphaneler kuruyor, daha çok kitap okunması için yılmadan uğraş veriyor. Üstelik karşılık bulmadan ve karşılık beklemeden. Onların bu emeklerinin ne kadar farkındayız? Biz yazarlar, büyük şehirlerde daracık zihinsel gettolarımızda, bazen de anlamsız bir rekabet ve haset ortamında yaşıyoruz. Bu arada Anadolu'da kurulan yerel kütüphaneleri ne kadar önemsiyoruz acaba?

Hani çok sorulan, hep konuşulan ama son tahlilde tekrara dayanan sorular vardır. Neredeyse klişeleşmiş sorular. Uzak durmak istersiniz onlardan. Ama gelip gelip karşınıza çıkarlar. Bu yazıda böyle bir soruya daha yakından bakmak istiyorum: "Biz yeterince kitap okumayan bir toplum muyuz?" Bu soruyu neredeyse otomatik bir şekilde "ne yazık ki evet" diye yanıtlamaya o kadar alışkınız ki. Ama başka bir cevap sunacağım burada: "Aslında hem evet, hem hayır."
Kısmen "evet" çünkü rakamlar ortada. Nüfusumuza kıyasla basılan, okunan ve yazılan kitap oranına baktığımızda, ne yazık ki, sayılar çok parlak değil. Gönül isterdi ki daha çok kitap yazılsın, basılsın ve okunsun. Türk Kütüphaneciler Derneği Başkanı Ali Fuat Kartal kitapların, ihtiyaç sıralamasında son derece geride kaldığını, hatta her on bin kişiden sadece birinin okuduğunu belirtiyor ve haklı olarak durumun vahametine dikkat çekiyor. Etrafımıza dikkatlice bakmak bile bu rakamların gündelik hayattaki tezahürünü ortaya koyuyor. Otobüslerde, vapurlarda, velhasıl toplu taşıma araçlarında bir bakın kaç kişi okuyor, kaç kişi boş boş oturuyor? Televizyon programlarında, dört koldan pompalanan popüler kültürde kitap okumak ne kadar gerilerde kalıyor...

Öte yandan kısmen "hayır" cevabım. Zira her şeye rağmen kitapların ciddiye alındığı, "kalem erbabı" olmanın önemsendiği, yazardan okura okurdan yazara görünmez ruh akrabalıklarının kurulduğu, kitapların saygı gördüğü bir toplum bu. İmza günlerinde ya da okuma etkinliklerinden imzalamam için bana getirilen kitaplarıma bakıyorum da hep bir şey dikkatimi çekiyor: Aynı romanı birden fazla kişi okumuş. Okur eğer sevmişse bir kitabı annesine, yengesine, kuzenine, arkadaşına veriyor. Onlar da okuyor. Kitaplar elden ele dolaşıyor, insanların gönüllerine sızıyor, gündelik hayatlarının bir parçası oluyor. Okur ile yazar arasında nice sırdaşlıklar, ruhdaşlıklar oluşuyor. İşte istatistiklere, verilere yansımayan bir öte boyut bu. Batı'da çok kitap basılıyor, doğru. Daha çok insan okuyor, doğru. Ama orada kitaplar daha çabuk buharlaşıyor.

Osmanlı son dönemde çevirilerin hızlanıp kültürel canlanmanın yaşandığı bir ortamda Yusuf Kâmil Paşa Telemak çevirisini tamamlar ve önsözünde bir dua eder. "Bu kitap var oldukça hayırlara vesile olsun, insanların zihinlerine ışık tutsun" diye temennide bulunur. Ne zaman hatırlasam bu satırları, kafamı kurcalar: Bir zamanlar biz kitapların bekâsı için hayır duası eden, edebilen bir toplumduk. Bir zamanlar entelektüellerimiz birbirlerine sataşmak ya da burun kıvırmak yerine kitapların daha çok okunması için emek harcardı. Başkalarının kitabı-benim kitabım diye ayrımlar yapmadan! Kültürel birikim öylesine kıymetliydi gözümüzde.
Gene de yitirmedik o damarı. Her şeye rağmen, Türkiye'de son derece samimi ve hakiki ve iyi bir edebiyat okuru olduğuna yürekten inanıyorum.
Alıntı: http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=833752 , 5 Nisan 2009

Dünya sinemasından kütüphane merkezli bir Film Lorenzo’nun Yağı
Ümit Özdemir - Işık Üniversitesi Kütüphanesi

Gerçek bir öyküye dayanan Lorenzo’s oil (Lorenzo’nun yağı) filminde amansız bir hastalığa yakalanan oğullarını kurtarmaya çalışan anne Michaela Odone (Susan Sarandon) ve baba Augusto Odone (Nick Nolte) hastalığın nedenlerini araştırırken yolları kütüphaneye düşer. Bütün film boyunca hastalıkla ilgili bulguları değerlendiren çift, kütüphanecilerin de yardımı ile önemli bilgilere ulaşırlar.Nihayet Lorenzo’nun ölümcül hastalığını durdurabilecek bir formül bulurlar. Film, bir insanı hayata geri döndürme çabasıyla, hastalığın çeşitli dönemlerinde ortaya çıkan umutsuz durum ve çatışmaların akışında bilginin önemini, araştırmanın hayati bir şey olduğunun altını çizerken kütüphanecileri de olumlu bir meslek grubu olarak beyazperde’ye yansıtır. Lorenzo’nun hayatta kalma çabası filmin oscar ödülü alması yanısıra gerçek bir öyküye dayanması ve başarılı oyunculuk performansları ile izlemenizi tavsiye edebileceğim bir film.




24 Haziran 2009 Çarşamba

KütüphaneSever Bülten Sayı 2



Bir Kütüphane...

Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi - İstanbul

Cemalettin Taşkın - Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi

Adres: Ordu Cad.No:33 Beyazıt / İstanbul

Telefon: 0212 5181742

E-posta: kutuphane34@kultur.gov.tr

Katalog Tarama: http://88.255.50.85/web/catalog/search.php

Açık Olduğu Günler ve Saatler : Pazartesi-Cumartesi 08.30-17.00

TARİHÇE

Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi'nin binası 1470-1475 yılları arasında para basmak amacıyla Darphane-i Amire olarak inşa ettirilmiştir. Yapıldığı devrin sivil mimarisinin en güzel eserlerinden biri olan bu bina çeşitli yangın ve depremlerle harap olmuştur. 1707 yılında Sultan III. Ahmed’in başkadını Ümmetullah Hatun tarafından sebil, çeşme ve mektep ilavesiyle yeniden “Simkeşhane-i Amire” olarak inşa ettirilmiştir. Binanın avlusunda Bizans Teodos takının kalıntıları vardır. 1958 yılında Beyazıt-Aksaray yolunun genişletilmesi sırasında Simkeşhane binasının giriş cephesi olan kuzey kanadı yıktırılmıştır. İşlevlerini yerine getiremeyen bina, bakımsızlık yüzünden harap hale gelmiş ve uzun süre kullanılmamıştır. Restorasyonuna 1960’lı yıllarda İstanbul Şehir Kütüphanesi Kurma ve Yaşatma Derneği tarafından başlanılmış daha sonra Kültür Bakanlığı’nın da katkıları ile 1976 yılında tamamlanmıştır.

Daha önce Fatih Millet Kütüphanesi binasında bulunan İstanbul İl Halk Kütüphanesi 16.11.1981 tarihinde Simkeşhane Binasına taşınarak burada hizmete başlamıştır. 11 Aralık 2001 tarihinde Kültür Bakanlığı onayı ile kütüphaneye Orhan Kemal adı verilmiştir.
Üç katlı olan binanın birinci katı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü’ne tahsis edilmiştir. İkinci katta Danışma, Konferans Salonu, Çocuk Bölümü, Süreli Yayınlar Bölümü ve Teknik Hizmetler Bölümü vardır. Üçüncü katta Sergi alanı, kataloglar, idare bölümü, Yetişkinler Bölümü, Ödünç Verme Bölümü ve yazışmaların yapıldığı bürolar bulunmaktadır.


KÜTÜPHANENİN AMACI

Bir "Halk Kütüphanesi" olarak her yaştan ve her seviyeden din, dil, cinsiyet ayrımı yapmadan bilgiye ulaşmak isteyen okurun isteklerini karşılamaktır. Ayrıca Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi İstanbul iline bağlı tüm ilçe kütüphanelerinin kendisine bağlı olması nedeniyle de önemli bir konuma sahiptir.
HİZMET BİRİMLERİ

Çocuk Bölümü : 16 yaşından küçük okuyucuların kullandıkları bölümdür. Bu bölümdeki kitaplar daha çok okumaya yeni başlayanlar için çok resimli az yazılı kitaplardır. Ayrıca Danışma kaynakları da (ansiklopedi, sözlük vb.) mevcuttur. Çocuk Bölümünden yararlanan okuyucular üye oldukları takdirde Türk ve Dünya edebiyatının seçkin kitaplarını (Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu, Jules Verne vb.) alarak evlerinde okuyabilirler.

Süreli Yayınlar Bölümü : Düzenli olarak dergiler takip edilebilir ve günlük gazeteler okunabilir. Kütüphaneye güncel, bilim, sanat ve edebiyat (Bilim Teknik, Varlık, Popüler Bilim vb.) konularında yaklaşık 70 adet süreli yayın gelmektedir. Resmi Gazete günlük olarak gelmektedir ve isteyen okuyucuların yararlanması sağlanmaktadır. Ayrıca bu bölümde geçmiş yılların dergileri ciltlenmiş olarak raflara yerleştirilmiştir.

Yetişkinler Bölümü : 16 yaşından büyük okuyucular bu bölümü kullanır. Ansiklopedi, sözlük gibi danışma kaynakları ve çeşitli konulardaki kitaplar Yetişkinler Bölümünde bulunmaktadır. Kitaplar okuyucunun raflardan arama yapabilmesi ve istediği kitabı salonda okumak için alabilmesi şeklinde düzenlenmiştir.

Ödünç Verme Bölümü : Türk ve Dünya edebiyatının seçkin eserleri (roman, öykü, şiir, deneme vb.) Ödünç Verme Bölümündedir. Kütüphaneye üye olan herkes bu bölümden istediği kitabı 15 gün süre ile ödünç alabilir. Üye olabilmek için kimlik bilgileri yeterlidir.
İnternet Erişim Bölümü : Bakanlığımız tarafından sağlanan 15 adet bilgisayar ile ücretsiz olarak internet hizmeti verilmektedir. 1 adet yazıcı ve 1 adet tarayıcı ile kullanıcıların istekleri karşılanmaktadır. Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan Kamu İnternet Erişim Merkezinde de 16 adet bilgisayarla internet hizmeti verilmektedir. Türk Telekom tarafından kablosuz internet ağı (Wi-Fi) kurulmuş olup kendi bilgisayarı ile gelen kullanıcıların yararlanması sağlanmıştır.
Etkinlikler : Konferans Salonunda güncel konularda (8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Kütüphane Haftası, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı vb.) toplantı, konferans, panel, sergi ve yarışmalar düzenlenmektedir. 1983 yılından bu yana her yıl düzenlenen ve gelenekselleşen “Güzel Masal Anlatma Yarışması” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasında yapılmaktadır. Bu yarışmaya ilköğretim okullarının 3.,4.,5. sınıf öğrencileri katılabilmektedir. 1996 yılından itibaren Yaygın Kültürel Eğitim Planı çerçevesinde Türk Süsleme Sanatları (Tezhip-Minyatür) kursları düzenlenmektedir.

Kütüphaneden Yararlanma Biçimi: Her bölümün (Çocuk, Süreli Yayınlar, Yetişkinler, Ödünç Verme) ayrı ayrı katalog dolapları vardır. Her kitap için Konu katalogu, Yazar adı katalogu, Kitap adı katalogu olmak üzere üç ayrı katalog hazırlanmaktadır. Konu katalogu için hazırlanan fişlerin sol köşesine yazılan konu numaraları yerleştirmede esas alınır. Yazar adı ve Kitap adı katalogları alfabetik olarak düzenlenmiştir. Okuyucu aradığı kitabın yazarını biliyorsa ya da çeviren, derleyen gibi kitaba emeği geçenlerden herhangi birini biliyorsa bunların soyadlarına göre düzenlenen yazar kataloguna; kitabın adını biliyorsa kitap adlarına göre düzenlenen kitap adı kataloguna başvurur. Aranan kitabın yazarı ya da adı bilinmiyorsa konu katalogundan yararlanılır. Ayrıca kütüphanede bulunan kitapların hepsi Milas kütüphane programına kaydedilmiştir. Milas programından kitap adı, yazar adı ile tarama yapılabilir. Katalogtan saptanan konu numarası ile aranan kitap raftaki yerinden bulunacaktır. Açık raf sistemi ile hizmet verilen Yetişkinler Bölümünde kitapların raflara yerleştirilmesi konu numaralarına göre yapılır. Kitapların sınıflandırılması Dewey Onlu Sınıflama Sistemine göre yapılmıştır.
Personel : Müdür, 1 Müdür Yardımcısı, 2 Kütüphaneci, 1 uzman, 1 memur, 1 şöför, 4 güvenlik görevlisi, 1 geçici işçi olmak üzere toplam 13 personel kütüphanede görev yapmaktadır.
Teknik Donanım: Kütüphanede 29 adet Bilgisayar, 9 adet yazıcı, bulunmaktadır.

...Bir Kitap


Yazının İcadından Bilgisayar Çağına Kütüphanelerin Hikayesi / Fred Lerner, Bileşim Yayınevi, 2007

Yeliz Uluçay - İş Bankası Kütüphanesi

Lerner, yazının icadından günümüze tüm evreleriyle kütüphanelerin hikayesini anlatıyor. Bu aynı zamanda kitabın, okumanın, eğitimin ve kütüphanecilerin öyküsüdürde. Kitapta İskenderiye kütüphanesi, manastır kütüphaneleri, doğunun ve batının kraliyet kütüphaneleri, kitap kiralama merkezleri, soyluların evlerindeki kütüphaneler ve benzerleri anlatılırken günümüz teknolojisi ve gelişmeleri de unutulmamış. Yazar size dolu dolu bir tarih kitabı okuduğunuzu hissettirmeyi başarıyor ve akıcı üslubu sayesinde merakınızı giderirken masal okuyormuşçasına rahat ve keyifli bir okuma gerçekleştirme olanağı sunuyor.Kütüphaneciliğin tarihinin anlatıldığı bölümde çok ilginç bilgiler yer alıyor örneğin Leibniz’in ya da Goethe’nin başarılı birer kütüphaneci olduklarını pek kimse bilmez ya da o çapkınlığıyla ünlü Casanova’nın on yılı aşkın bir süre kütüphaneci olarak çalıştığını. Satır aralarında bu tür şaşırtıcı bilgilere rastlamak kitabı okuma heyecanınızı arttırıyor. Ayrıca kütüphane türlerine yer verilirken günümüzdeki ve geçmişteki işlevleride çok güzel açıklanmış. Bu konuda da çok başarılı kitap.Özellikle klitabın son bölümü olan Geleceğin Kütüphaneleri adlı bölümde yayıncılığın, kütüphanelerin ve kütüphaneciliğin geleceği alternatif senaryolarla sunulurken çok güzel tespitler yapılmış. Anlaşılır ve çok fazla teknik konuda boğulmadan sunulmuş bir bölüm olması, meslek dışı bireylerin okurken biz kütüphanecilerin sıkça aralarında tartıştıkları bu konuları kolayca anlamasını mümkün kılacaktır diye düşünüyorum. Benim kitapta en sevdiğim unsurlardan biri kütüphanelerin; hizmetlerinde, çağın gereklerini ve teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, her döneme kolayca uyum sağlayabilen kurumlar olduklarını kitabı okurken çok daha iyi görüyor olmaktır. Kısacası kütüphanelerin varlığının ihtiyaçtan ortaya çıktığını devamınında çağa kolayca ayak uydurabilmesinden geçtiğini görmenizi sağlamasıdır. Kütüphaneler binlerce yıldır varlığını bu şekilde koruyabilmiş ve bundan sonrada bu şekilde devam edecek. Her zaman yaşadığı çağa ayak uyduracak, insanlar bilgiye ihtiyaç duydukça daima var olacak yeryüzünde okuma yazma bilen(ya da sadece öğrenmek isteyen) son bir insan kalana dek. :) Alıntı: http://kutuphaneciden.blogspot.com/2009/05/yaznn-icadndan-bilgisayar-cagna.html

Not: Bu kitabı bir kütüphaneden ödünç alıp okumak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan size en yakın kütüphanenin çevrimiçi kataloğunu tarayabilirsiniz...

Rastlantısal Kütüphaneler: Açık Kitap Dolapları

Sabine Tenta, Serbest gazeteci


Almanya’nın bazı kentlerinde sokaklarda duran küçük kütüphanelere „açık kitap dolapları“ deniyor. Herkes ekleme ya da eksiltme yapabiliyor. Günün yirmi dört saati açıklar ve dermeleri sürekli değişmekte.
Yağmur bile Bonn halkını açık kitap dolaplarından uzak tutamıyor. Şehirdeki beş dolabın bulunduğu caddelerden birinde, Poppelsdorfer Bulvarı’nda bir hareketlilik var. Genç bir kadın çabucak arabasından inip büyük kestane ağaçlarının altındaki kütüphaneye yeni kitaplar bağışlıyor: Biri, Allan ve Barbara Pease’den Erkekler Neden Dinlemez, diğeri de Robert Menasse’nin Selige Zeiten, brüchige Welt’i. Şimdi hepsi başka 200 yapıtla birarada iki metre yüksekliğindeki cam kapaklı bir dolapta duruyor. „Açık kitap dolapları“ fikri basit olduğu kadar dâhice: Herkes kitap alabilir ve koyabilir. Bürokrasiden uzak, günün her saati, yılın her günü. Kütüphaneler kullanıcıları gibi renkli ve çok yönlü: Edebiyat kitapları yemek kitaplarının yanında duruyor, bilgisayar rehberleri psikolojik araştırmalara yaslanıyor. Öğrenciler, ev kadınları, emekliler ve evsizler gelip gidiyor. Bazıları tesadüfen farkediyor, bazıları dümeni doğrudan dolaba kırıyor. Bonn Halk Vakfı’ndan Nicole Schmidt „burası aynı zamanda bir iletişim noktası“ diyor. „İnsanlar kitaplar aracılığıyla hemen sohbete başlıyorlar“.

Sosyal bir sanatsal tasarım olarak kütüphane
„Açık kitap dolapları“ Bonn Halk Vakfı’nın 2003 yılında düzenlediği bir fikir yarışmasının sonucu. Trixy Royeck o yıl önerisiyle jüriyi ikna etmişti. O dönem Mainz’da iç mimarlık okuyordu ve sanatçı ikilisi Clegg & Guttmann’dan ilham almıştı. Bu ikili daha doksanlı yılların başında Avrupa’da açık kütüphaneler tasarlıyorlardı. Önce Avusturya Graz’da sonra Almanya Hamburg ve Mainz’da. Clegg & Guttmann açık kütüphaneleri sosyal bir sanatsal tasarım olarak görüyor. Çünkü konulan kitaplar ve kitaplara nasıl davranıldığı sanatçılara göre o semtin yapısını yansıtıyor. „Yağma ya da kitap dolaplarının başka amaçlar için kullanıldığına neredeyse hiç tanık olmadık“ diyor Nicole Schmidt. Bunca yıldır tek bir grafiti yapılmamış. „Biz de biraz şaşırıyoruz ve tabii ki çok seviniyoruz“. Bir istisna dışında: „Karnavalın kadınlar gecesinde biri Beuel semtindeki kitapları ateşe vermiş“. Bu yüzden bu kütüphane karnaval döneminin beş çılgın gününde istisnai olarak kapanıyor.

Hava şartlarına dayanıklı
Bonn halkı kitap dolaplarını sadece sıklıkla kullanmakla kalmıyor, kendilerini onlardan sorumlu da hissediyor. Bazı gönüllüler aşırı sağcı, pornografik ya da başka türlü yakışıksız içerikli kitapların konmamasına dikkat ediyor. Ayrıca arada bir cam kapakları siliyorlar. „Bazı gönüllülerin adını bilmiyoruz bile“ diye açıklıyor Nicole Schmidt. „Hatta bazen yoldan geçenler kitapları şöyle bir düzenliyor“. Ya da örneğin, rüzgardan kapakların biri yerinden çıkmışsa telefon ediyorlar. Dolap kapaklarının zaman zaman değiştirilmesi sürekli çıkan tek masraf. Bu masraf da tamamıyla bağışlardan karşılanıyor. „Bu kitap dolapları tamamen kendi kendine işliyor“ diye seviniyor vakıf çalışanı. Bonn’da en son 2008 Ağustos’unda yeni yaptırılan iki dolabın tanesi 6.000 Avro’ya mal olmuş. „Kapaklara daha iyi bir mekanik takıldı, otomatik olarak kapanıyor“ diye açıklıyor Schmidt. Camlar da hava koşullarına daha uygun, ayrıca kitapların ağırlığından eğilmeye karşı daha sağlam yapılmış. Paslanmaya dayanıklı özel bir çelik karışımından oluşan çerçeve kullanılmaya devam ediliyor. Çelik ve camdan oluşan bu konstrüksyon betona gömülü duruyor. Böylece bu açık kitap dolapları zorlu fırtınalara da göğüs gerebiliyor. Uzun yağış dönemlerinde bile kitaplar nemlenmiyor çünkü değişim çok hızlı: „Bazı kitaplar dolapta sadece beş dakika duruyor“.

Tren yolculuğuna hazırlık
„Rafta tutmak kitaba eziyettir“ sloganı internetteki kitap değişim platformu Bookcrossing’e ait. Burada da okuyucular kendileri organize oluyor ve okunmuş kitaplarını bir karşılık beklemeksizin dolaşıma sokuyorlar. Bookcrossing’den farklı olarak açık kitap dolapları çok daha yerel bir organizasyon. Çevrimdışı olarak da erişilebilir durumda ve spontane okumalara her zaman açık. Bonn Poppelsdorfer Bulvarı’ndaki kitap dolabı tren garının hemen yakınında. Nicole Schmidt bunun büyük bir avantaj olduğunu biliyor: „Trene binmeden buradan geçen birçok kişi yolcukları için bir kitap alıp birkaç gün sonra geri getiriyor“. Ya da çok beğenirlerse kitabı geri vermiyorlar; buna karşın başka bir kitap bağışlıyorlar. Bu herhalde hiçbir kütüphanenin sunamayacağı bir özgürlük. Bu fikrin, kenti ziyaret eden turistlerce kendi şehirlerine de taşınması Bonn Halk Vakfı’nı özellikle sevindiriyor: „Sık sık bunu nasıl organize ettiğimize dair telefonlar alıyoruz. Sonra da şehirlerindeki yeni kitap dolaplarıyla ilgili basında çıkmış haberleri yolluyorlar“. Artık Hannover, Darmstadt ve Bayreuth’ta da açık rastlantısal kütüphaneler mevcut. Dolapların içersinde birbirinden tamamen farklı kitaplar, çokca sosyal angajman ve başka yerlere de götürülebilecek bir fikir var.

Sabine Tenta- Serbest Gazeteci; Köln'deki Westdeutscher Rundfunk Radyo ve Televizyonu için de çalışıyor. Çeviri: Meltem Arun
Copyright: Goethe-Institut e. V., Online-Redaktion, Ocak 2009
Bu makaleyle ilgili sorunuz varsa şu adrese yazabilirsiniz: online-redaktion@goethe.de
Alıntı: http://www.goethe.de/ins/tr/lp/wis/bib/tr4048459.htm



Bir Köşe Yazısı: Okumak / İclal Aydın - Vatan

Birkaç gün önce... Babamın bana en büyük iyiliğinin sekiz yaşıma girdiğim yıl elimden tutup beni şehir kütüphanesine üye yapması olduğunu anladım.


Ben babamın aksine çok kitap okunan bir evde büyüyordum. Hepsi ciltlenmiş yüzlerce kitapla dolu kitaplığın önünde hayran hayran rafları seyreder, kitap sırtlarındaki yaldızlı harfleri okuyabileceğim günü beklerdim. Derken okumayı öğrendim, ikinci sınıfa geçtim ve babamla el ele tutuşup büyük kütüphaneye gittik. Kayıt masasına iki vesikalık fotoğraf verdik. Biriyle bana bir dosya açtılar ve arkadaki geniş kocaman dolaba koydular. Diğerini de sürekli cebimden çıkarıp baktığım ve kimbilir hangi taşınma sırasında kaybettiğim “kütüphane kimliği”me yapıştırdılar.Babam beni çocuk kitapları katında bıraktı ve yukarı çıktı. Sessiz, kocaman pencerelerinden içeri sıcacık güneş dolan salonda, sıra sıra ahşap büyük masaların ve kitap dolu rafların arasında birkaç kişi sessizce oturuyordu. Bir süre etrafı seyrettim. Yerimden hiç kıpırdamadan. Sonra ürkek adımlarla en soldaki kitaplığa yürüdüm. Pencereden yandaki ilkokulun bahçesi görünüyordu. Elimi bir kitaba uzattım, üzerinde “Bir Şeftali, Bin Şeftali” yazıyordu. Kütüphanede geçirdiğim bu ilk öğle sonrasını nedense hiç unutmadım.

***

Kütüphanenin sıcak, tozlu sessizliğini arada bir taş merdivenlerden gelen bir topuk tıkırtısı ya da demir kapının kalın gıcırtısı bozardı. Kitapları seviyordum ama eski kitapları daha çok seviyordum. Atlasları ve resimli ansiklopedileri bir de... Büyük dünya atlası üzerinde küçük kırmızı arabayı gezdirerek bana dünyayı tanıtan babam birkaç yazıma ve bir öyküme bu sebeple konuk olmuştu. Yağmurlu öğleden sonraları portakal suyu sıkarak, limonlu kek ikram eden halam da pencerenin önündeki kanepede yağmurun sesi, sobanın sıcağıyla kitap okuma keyfini öğretmiş ve bugün sahip olduğum okuma aşkında babam kadar belirleyici rol oynamıştır...Velhasıl küçücük bir çocukken kitap okumak yapılması emredilen, uygun bulunan, dayatılan bir eylem değil tam tersine, büyüleyici bir oyun ve ayrıcalık olarak sunulmuştu bana.Bu yüzden hep çok sevdim kitap okumayı...

***

Bunları neden anlattım size?Birkaç gün önce Los Angeles’taki yaşamına nokta koymuş olan bir arkadaşım yeniden İstanbul’a uyum sağlamaya çalışırken alışveriş merkezlerinin dışında bir kitapçı bulamadığından yakınıyordu. Amerika’daki kütüphane ve kitapçı anlayışının onu ne kadar etkilediğini kahve, kitap kokusunun, sessizliğin içindeki kültürel huzurun, arzu ettiğin her kitaba ulaşabilme lüksünün onu nasıl değiştirdiğini anlattı. Oraya yerleşmeden önce asla kitap okuyamadığını ama orada kitaplara ve kitaplıklara karşı müthiş bir ilgi geliştirdiğini ve bu değişimin kitap okumak baskısından uzak kalmakla ilintili olduğunu ekledi. Entelektüel birikimine sonsuz saygı duyduğu babası okuması için çocukluğundan bu yana o kadar baskı yapıyordu ki ona duyduğu öfke arkadaşımı kitaplardan uzaklaştırıyordu. Oysa yeni bir dil öğrenirken büyüttüğü merak ve kitap kokusu onu değiştirmişti işte...O bunları anlatırken ben de yukarıda okuduğunuz satırlardaki yıllarıma döndüm...Son söze gelince... Son sözü yok işte bu yazının. “Bu yazıyı okuyun” diye kimse size baskı yapmadığına göre bunları zaten biliyorsunuz... Okumak özgürleştirir, hepsi bu! Bu cümleyi yanınızda okumayan biri varsa ona fısıldasanız bile yeter...
Alıntı: http://www9.vatanim.com.tr/haberdetay.asp?tarih=08.11.2008&Newsid=207719&Categoryid=4&wid=10, 8 Kasım 2008




Kısa Kısa Kütüphane

Şener Yelkenci - Sakarya İl Halk Kütüphanesi


Beyazıt Devlet Kütüphanesi 125 Yaşında http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=862581&title=beyazit-devlet-kutuphanesi-125-yasinda
Kütüphane Vizyonumuz http://www.erzurumgazetesi.com.tr/default.asp?page=haber&id=29989
Şırnak'a Kütüphane Projesi http://www.haberkonya.com/haber/2748/Sirnaka_kutuphane_projesi_odul_getirdi.html
Metin And Kütüphanesi http://www.aa.com.tr/en/cer-atolyelerine-metin-and-kutuphanesi-2.html
Kütüphane Açılışı http://www.lpghaber.com/Konya%60da-Genc-Musiad%60dan-Kutuphane-Acilisi--haberi-233822.html
Kütüphanelerimiz http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=187521&RefNo=21
Muhabirden Anlamlı Kampanya http://www.sirnakhaber.net/muhabirden-anlamli-kampanya-haberi-1260/





19 Haziran 2009 Cuma

KütüphaneSever Bülten Sayı 1


Kütüphaneleri Seviyorum Girişimi

Kütüphaneleri Seviyorum, 29 Mart 2009 tarihinde bir grup gönüllü kütüphaneci olarak kütüphaneleri sevdirmek ve kütüphane kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla başlattığımız bir girişim. Girişimimizi incelemek ve bize katılmak isterseniz internet sayfamız: http://www.kutuphaneleriseviyorum.org/


Ayrıca girişimimizin kütüphane konusuna dikkat çekmeyi hedefleyen bir de facebook grubu var. Bu bağlantıdan gruba katılarak da bize destek verebilirsiniz: http://bs-ba.facebook.com/group.php?gid=65477267010&ref=share


İşte bu blog da kütüphane ekseninde hazırlamaya çalışacağımız bültenimiz KütüphaneSever :) Keyifli Okumalar...



Bir Kütüphane...


Atatürk Kitaplığı - İstanbul
Adres: Mete cad. No:45 Taksim/İstanbul
Telefon: 0212 249 95 65-249 09 45
E-Posta: kutuphanemuzeler@ibb.gov.tr
Kütüphanenin açık olduğu gün ve saatler: Hafta içi 09:00 – 21:00 Cumartesi ve Pazar günü 09:00 – 17:30

Atatürk Kütüphanesi ilköğretimden üniversite öğrencisine, akademisyenlerden uluslararası araştırmacılara kadar çok geniş kitlelere hizmet vermekle birlikte ülkemizin en fonksiyonel "halk" kütüphaneleri arasındadır.

Üyelik şartları: 1 adet fotoğraf ve nüfus cüzdanı fotokopisi
Not: Üye olan okuyucular 15 gün süreyle kitap ödünç alıp evine götürebilir, kitap uygun olduğu takdirde 15 gün ek süre alabilir.

Tanıtım sayfası: http://www1.ibb.gov.tr/tr-tr/KulturVesanat/Kutuphaneler/

Katalog tarama: http://katalog.ibb.gov.tr/Yordam.htm



...Bir Kitap


Tadı Damağımda: Bir Okur-Yazarın Kitap Okuma Serüvenleri / Nermi Uygur, Yapı Kredi Yayınları, 1995


Esmeray Karataş Ateş

Son günlerde Atatürk Kitaplığı'ndan ödünç aldığım "kitap okuma" üzerine yazılmış kitapları okuyorum. Bunlardan biri de Nermi Uygur'un bir okur yazarın okuma serüvenlerini anlattığı Tadı Damağımda isimli kitabı. Kitap tür olarak; şiir-roman-deyiş-öykü-anı-tarih-bilim-felsefe-gezi-güldürü-özgeçmiş-deneme ve daha başka şeyler diye tanımlanmış yazarı tarafından. Bu geniş perspektif bize bir kitabın ne kadar çok çeşitli konuda ve ne kadar çok çeşitli beğeniye sahip olsa da her insana ulaşabileceğine işaret ediyor. Bu yaklaşım bana Ranganathan'ın "Her kitabın bir okuyucusu, her okuyucunun bir kitabı vardır" ilkesini çağrıştırdı.

Kitap ve okuma kavramlarını derinlikli başlıklar altında kendine has felsefi bir sunumla ele alan yazar kitabın ilk sayfalarında kitapla ilgili şiirlere yer vermiş. Daha önce hiç okumadığım kitapla ilgili oldukça iyi şiirler bunlar. Yazarın Kitap isimli şiirini alıntılıyorum çünkü ben bu şiire bayıldım :) Bu kitabı, kitap, okuma, yazma konularına ilgi duyan herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Kitabı bir kütüphaneden ödünç alıp okumak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan size en yakın kütüphanenin çevrimiçi kataloğunu tarayabilirsiniz...
Halk Kütüphaneleri için: http://www.ekutuphane.org/liste.html
Üniversite Kütüphaneleri için: http://www.kutuphane.sakarya.edu.tr/index.php?pid=sanal&url=27
Kurum Kütüphaneleri için: http://www.kutuphane.sakarya.edu.tr/index.php?pid=sanal&url=28 Okul Kütüphaneleri için: http://www.kutuphane.sakarya.edu.tr/index.php?pid=sanal&url=26

Kitap

Bir kitapsa elindeki
Sen sen değilsin artık

Bir gerçeklik yaşamında
Yapayalnızsın
Birliktesin gelmiş gelecek insanlarla
Gözlerin kımıl kımıl
Dikkat kesilmişsin
Ağzın kapalıysa da ses ses içlerin
Sarıl öpüş
Atla coş
Danış dinle
Ufuktan ufuğa gez dolaş gücün yettiğince
Yüklen üzül çek hafifle
İşte gökler dağlar sular
Kuşlar balıklar
Ben'leri siz'leri onlar'ıyla insan dünyaları
Görünür görünmez düzenler
Sonsuz düzensizlikler kaplayan
İnsana özgü dünyalar
Sokaklar evler
Kentler ülkeler
Dizi dizi çıkarım
Kuşkuyla yola koyulursun güvenle döndüğün olur
Tedirgin mi gittin
Sarmal sarmal kuramlar tüy gibi kuramlar
İnce ince olaylar taş gibi olaylar
Türküler düşler
Uzaylarla öteleri
Zamanda ön açıklığı nereye dönsen
Sor yanıtlan
Karman çorman dingin durgun
Güzelliklerle aydınlan
Dehalarla kol kola gir
Yıkımdan kurtuluşa
Gizem
Acı
Sevgi
Söylence
Erdem erdemsizlik
Kaygı kavga can sıkıntısı
Kin akıl umut aptallık
İnanç duygu istek sevinç mutluluk

Sen sensin artık
Bir kitapsa elindeki

Nermi Uygur Hakkında: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nermi_Uygur


Kısa Kısa Kütüphane


Şener Yelkenci - Sakarya İl Halk Kütüphanesi

Küçücek'te Kütüphane Ve Okuma Salonu Açıldı http://www.haberciniz.biz/haber/kucucekte-kutuphane-ve-okuma-salonu-acildi-656429.html
Ve Bir Gün Gazetenin Kütüphanesi Açılır http://www.birgun.net/sunday_index.php?news_code=1245588523&year=2009&month=06&day=21
Emniyet'in Kütüphanesi 'Kriz Merkezi' Yapılıyor http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11899230.asp?gid=233&srid=4079&oid=3&l=1
Yörük Ali'nin Kahvesine Kütüphane http://www.kenthaber.com/akdeniz/antalya/Haber/Genel/Normal/yoruk-alinin-kahvesine-kutuphane/97440a1d-d227-4258-9756-e294350e7887
El Yazması Eserlere Ulaşmak Artık Çok Kolay http://www.kenthaber.com/Haber/kitap/Dosya/haftanin-konugu/elyazmasi-eserlere-ulasmak-artik-cok-kolay/0c07d081-465c-480b-83f3-69fac44b9e34
İlköğretim Okulu Ögrencileri "Kütüphane Kulübü" Kurdular http://www.haberciniz.biz/haber/ilkogretim-okulu-ogrencileri-kutuphane-kulubu-kurdular-652235.html
Başkan Gitti Kütüphane Boşaltıldı http://www.canakkaleolay.com/haber_detay.asp?id=50058
Akıllı Çocuklara Kütüphane Desteği http://caglayanceritmollaoglu.blogspot.com/2009/06/akll-cocuklara-kutuphane-destegi.html
Çorum'daki Büyük Kıyımın Sorumluları Kim? http://www.odatv.com/index.php?id=16593


Bir Köşe Yazısı: Kütüphane Kültürü / Yasemin Çongar - Milliyet


Kökeni 5 bin yıl öncesine uzanan kütüphaneler, bir toplumsal sağlık ölçütü sayabileceğimiz okur-yazarlık pratiğinin değişmez köşe taşlarından biri

Kütüphaneler, benim için soyut bir fikir olmaktan çıkıp ikinci ev halini aldıklarında 16 yaşındaydım. Ya da şöyle söyleyeyim: Kütüphanenin sadece evimizde kitapların bulunduğu oda anlamına gelmediğini, gidip gün boyu kapanıp okuyabileceğim, kitap ödünç alabileceğim, kim, neyi, ne zaman yazmış tarayabileceğim, gazete, fotoğraf, film arşivlerinde gezinebileceğim; bir bakıma, ev dışında yaşayabileceğim bir yer olduğunu keşfetmem için lise sona geçmem gerekti. O yıl, bursla Minneapolis'e geldim. ABD'nin kuzey eyaletlerinden Minnesota'nın, gölleri (yedi adet), tiyatrosu (Guthrie) ve sanat merkeziyle (Walker) ünlü bu büyük şehrine gönderildiğim için şanslıydım. Burs formlarını doldururken, beni, kafamdaki klişeden farklı bir Amerika'ya göndersinler diye uğraşmıştım adeta. "Edebiyata meraklı bir aile olsun... Büyük şehirde yaşasınlar... Konsere, tiyatroya gitsinler..." Kafamdaki Amerikalı nedense bunları yapmazdı; Amerikan futbolu ve bowling oynar, televizyon seyreder, mangalda hamburger pişirirdi. Ben aklımca, "atipik" Amerikalıların peşindeydim.

"Kitapları geri veririz"
Minneapolis'teki üç katlı, Tudor taklidi evin kapısından ilk girdiğimde muradıma erdiğimi düşündüm. Baş köşede piyano, sağda solda kemanlar, örtüsüz ahşap yüzeyler ve beyaz duvarlarda izlenimci resimler... "Televizyonumuz yok" dedi Lloyd (burs babası rolündeki kimya profesörü). "Pazarları kiliseye gideriz, gelmek zorunda değilsin" dedi Carol (burs annesi rolündeki edebiyat hocası). Başlangıç iyiydi ama katları gezip her odaya burnumu şöyle bir soktuktan sonra dayanamadım: "Kütüphaneniz nerede?" "Kütüphanemiz yok" dedi Lloyd. "Kitaplık nerede?" "Kitaplığımız da yok" dedi Carol. "Okuduğunuz kitapları ne yapıyorsunuz?" "Kütüphaneye geri veriyoruz" dedi Lloyd ve Carol aynı anda, kahkahayla.

Kalabalıkta bir başına
Kütüphane kültüründen yoksunluğumu ele veren siftahtan sonra, Lloyd ve Carol'ın yanında, keyifli bir yıl geçirdim. Evi seviyordum ama ders çıkışı ya da son dersi kırarak ya da okulu tümden asarak ya da hafta sonları ya da akşam yemeğinden sonra canımı attığım Minneapolis Halk Kütüphanesi'ni daha çok seviyordum. Bir ayağım kütüphanede yaşamayı, daha sonra farklı şehirlerde, özellikle de böyle bir hayata daha fazla imkan veren dış şehirlerde sürdürdüm. Bazan diğer kütüphane müdavimlerini fark ettim, izledim. Kütüphanelerde hem kalabalığın bir parçası hem de bir başına olmanın eşzamanlı keyfini çıkarttım.Londra'dayken, kaybolmanın en iyi yolu, 150 milyondan fazla kaynak barındıran British Library'de, Magna Carta ve Da Vinci'nin not defteri ile aynı çatı altında olduğumu bilerek okumaktı. Sonraki yıllarda, Manhattan'daki, kapısı aslanlı New York Halk Kütüphanesi'nin kokusunu tanıdım. Washington'da, yıllardır atladığım haberlerin çoğunu, 29 milyondan fazlası kitap olmak üzere toplam 130 milyon kaynağa sahip, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin aslı ile birlikte Jefferson'ın kaleme aldığı taslağını da barındıran Kongre Kütüphanesi'nde eşelenirken atladım.

Çok okuyan şehirler
Bana şimdi kütüphaneleri düşündürten, Central Connecticut Eyalet Üniversitesi'nin (CCSU) yayımladığı araştırma sonuçları. Okumayı bir "toplumsal sağlık ölçütü" sayan CCSU, ABD'nin 70 büyük şehrini ne kadar okuduklarına göre sıraya dizdi. En çok okuyan Amerikan şehri Seattle. İkinci sırada, Minneapolis (!) var. Üçüncülüğü, Atlanta ile Washington (!!) paylaşıyor. San Francisco 9'uncu, Chicago 39'uncu, New York 42'nci, Los Angeles 57'nci sırada.CCSU bu sonuçlara, büyük şehirleri, okur-yazarlık pratiğini ölçen altı kritere tabi tutarak ulaşmış. Bunlar, gazetelerin tirajı, kitapçıların sayısı, kütüphane kaynaklarının kullanımı, şehirdeki süreli yayınlar, nüfusun eğitim düzeyi ve internet kaynakları. Her biri alt kriterlere ayrılan bu başlıklar, okur olmanın 21'inci yüzyıl başındaki çerçevesini de çiziyor. Bir yandan artık internet, kütüphaneleri, kitapçıları, giderek kitapların kendisini ve tabii, gazeteleri, dergileri elektronik ortamda evimize taşıyor. Bir yandan, sundukları ortamla giderek birer kıraathaneye dönüşen kitapçılarda saatlerce kitap karıştırmak mümkün ve zevkli. Bir yandan da, 5 bin yıl önce, Mezopotamya'da kil tabletleri toplayanların başlattığı kütüphaneler, okur-yazarlık pratiğinin köşetaşlarından biri hâlâ. Çok okuyan Amerikan şehirlerindeki 100 binlerce kişinin cüzdanında, ehliyet ve kredi kartı gibi, kütüphane kartı da mutlaka var.Bazısı Lloyd ve Carol gibi, kitapla ilişkisi ödünç alıp vererek süren okurlar. Bazısı benim gibi, sahip olma tutkunu; evindeki kütüphanede kendi okurluk tarihini, başka kütüphanelerde de, bütün bir entelektüel üretim tarihini hissetmeyi sevenler... Yolunuzun, kütüphaneye daha çok düşeceği bir yıl dilerim.
Alıntı: http://www.milliyet.com.tr/2006/12/24/pazar/yazcongar.html



Türk Sinemasında Kütüphane Merkezli Bir Film Vizontele Tuuba


Ümit Özdemir - Işık Üniversitesi Kütüphanesi

Kütüphanesi bile olmayan bir köye kütüphane müdürü olarak atanan (Tarık Akan)ve köyün delisi Deli Emin (Yılmaz Erdoğan) ve köyün belediye başkanı (Altan Erkekli) köye bir kütüphane kurmak için kolları sıvarlar, fakat önlerinde muhtelif engeller vardır. Kütüphaneye ve okumaya duyulan genel ilgisizlik, elverişsiz binalar ve rakip partinin bu girişimi engellemelere çabalarıyla eğlenceli bir biçimde ilerleyen film, dönemin politik atmosferini de başarıyla yansıtır. Sonunda bu üçlünün girişimleriyle köye bir kütüphane binası kazandırılır, ancak bu kez içine koyacak kitap bulmak gibi bir sorun vardır. Muhtelif yazışmalar ve yardım istekleri sonunda karşılığını bulur ve Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği bir kampanya ile köy kütüphanesine çok sayıda kitap bağışlanır.
Bütün bunlar olurken Türkiye hızla 12 Eylül darbesine doğru gitmektedir. Politik atmosferin gerginliği, TV’den yansıtılır ve sonunda “beklenen” darbe gerçekleşir. Bütün darbelerde olduğu gibi 12 Eylül’de ilk darbeyi kültür kurumlarına, kütüphaneye indirir. Deli Emin (Yılmaz Erdoğan) kütüphaneye gelip kitapları yerde oraya buraya saçılmış gördüğü sahne hayli trajiktir. Filmde kütüphaneci rolüyle öne çıkan Tarık Akan hayli olumlu bir karakter olarak yansıtılır. Rejimin sillesini yemiş bir demokrat aydın olarak köyde bir kütüphane kurmanın önemini anlatmaya çalışır. O kadar ki filmin gösterildiği yıl düzenlenen Kütüphane Haftası’nın afişinde de filmden bir sahne kullanılır. İzlemediyseniz bu filmi tavsiye ederiz.